GELENEKSEL SPOR DALLARI

ATLI CİRİT



Tanımı

Cirit, at üzerinde süngü ve mızrağın düşmana daha iyi savrulması amacıyla ortaya çıkmış bir oyundur. Bu durumda cirit ağacının veya aletinin savaş gücünü geliştirmek için bir eğitim malzemesi olarak ortaya çıktığı, bu eğitim malzemesiyle at üzerinde alıştırmalar yapılmak suretiyle kurallı bir oyun şeklini almıştır.
Tarihçesi

Cirit, bir diğer adı ile çavgan; Türklerin yüzyıllardan beri oynadıkları bir Ata sporudur. Türkler bu Atlı oyunu Orta Asya dan günümüze taşımışlardır. 16. yüzyılda bir savaş oyunu olarak kabul edilmişti. 19. yüzyılda Osmanlı ülkesi ve sarayının en büyük gösteri sporu ve oyunu oldu. Cirit aynı zamanda tehlikeli bir oyun olması sebebi ile 1826 yılında II. Mahmut tarafından yasaklanmıştır. Daha sonraları tekrar popüler bir gösteri oyunu olarak yaygınlaştı.

RAHVAN BİNİCİLİK



Tanımı

RAHVAN ; atın 'tek ayak' koşma stiline verilen isimdir. Atın aynı taraftaki ayaklarının birlikte hareket ettiği ve binicisini sarsmayan bir koşu şeklidir. Atı rahvan yürütmekten amaç; üzerindeki binici ve teçhizat yükünü en uzun mesafeye, en kısa zamanda biniciyi yormadan ve en az enerji harcayarak yürütülmesini sağlamaktır.

Tarihçesi

Geçmişte ve günümüzde özellikle Türk kültür çevrelerinde yetiştirildiği bilinen rahvan atlar Türk göç hareketleriyle, Selçuklu ve Osmanlılarca da korunarak Anadolu’ya getirilmiştir. Rahvan at yetiştirme ve yarıştırma geleneği tüm zorluklara rağmen günümüze kadar ulaşmıştır. Bunda, rahvan at yarışlarının Anadolu’da yaygın olarak gerçekleştirilen mahalli panayır eğlenceleri kapsamında sıklıkla yer almasının payı büyük olmuştur. Bütün Türkiye'de yaygın olmasına rağmen, tanıtımı fazla yapılamadığından fazla tanınmayan Rahvan At Yarışlarına sadece yerli ırk atlar katılabiliyor. Ege Bölgesine has bir yarış olarak tanınır.

Kategoriler

DESTE : 3 yaşlı taylar (1200m.)
AYAK : 4 yaşlı atlar (1400m)
KÜÇÜK ORTA : 5 yaş atlar (1800m)
BÜYÜK ORTA : 5 ve yukarı yaşlı atlar, 3 defa küçük orta kazanmış atlar.(2000m)
BAŞALTI : 5 ve yukarı yaş atlar,3 defa büyük orta kazanmış atlar (2200m)
BAŞ : 5 ve yukarı yaş atlar,3 defa başaltı kazanmış atlar(2400m)

Müsabaka Alanı

Müsabaka alanı, müsabakanın yapılmasına uygun döner veya düz pisttir, pistin
uzunlu-ğu en az 800 m., en çok 2500 m.’dir, pistin genişliği en az 10 m.’dir.

Müsabaka Kuralları

1) Ağzında 2 yaşlı tay dişi bir tanesi olan tozkoparana,
2) Ağzında 3 yaşlı tay dişinin bir tanesi olan 3 yaşa,
3) Ağzında 4 yaşlı tay dişinin bir tanesi olan 4 yaşa koşar.
Sporcu Kıyafetleri ve At Teçhizatı

a) Sporcu kıyafeti;
Gömlek: Hakim yaka, düğmeli değişik
Yelek: Kolsuz cepken özelliğe sahip çift yüzlü giyilebilen bir giysidir.
Pantolon: Dizlere kadar dar paçalı, düğmeli ve dizden yukarı doğru genişleyen bir yapıda olur.
Çizmeler : Süvari çizmesi tipinde olup, cirit için uygun olanı tercih edilir. Üzerine yırtıcı ve kesi-ci olmayan mahmuz takılabilir.

b) Atların kuşamı;

Atın başlığı: Deriden yapılan atın başını çevre-leyerek saran ve atın yönetimini kolaylaştıran, aynı zamanda gemin takıldığı bir kuşamdır.
Dizgin: Atın gemiyle binicinin eli arasında irtibatı sağlayan ip ve kayıştan yapılan bir bağ-dır.
Binek teçhizatı: Eyer, atın bel kısmına

ATLI OKÇULUK



Tanımı

Türklerde okçuluğun ve özellikle atlı okçuluğun önemi tarih öncesi zamanlara kadar uzanır. Yaklaşık M.Ö. 5000'den itibaren Altay ve Tanrı Dağları ve çevresinde ortaya çıkan, daha sonra da İç Asya’ya tamamen egemen olan "Atlı Bozkır Kültüründe" atlara ve okçuluğa büyük önem verilmektedir.Tarihteki Türk atlı okçuları, dört nala giderken eyer üstünde dönüp arkaya ok atarak hedefe tam isabet ettirme ustalıklarıyla tanınmışlardır. Uluslararası literatürde "Part Atışı" olarak isimlendirilen at üzerinde geriye doğru yapılan ok atışının en başarılı ve en ünlü uygulayıcıları Türkler olmuşlardır. Türk kahramanı Tarkanların tolgalarına şahin tüyü takma hakkı yalnızca Part atışını başarılı bir şekilde uygulayabilenlerine verilmiştir.  Vur-kaç, sahte geri çekilme ve düşmanın etrafını sarma gibi taktikler Türk atlı okçularının kullandığı ve birçok zaferde kilit rol oynayan taktiklerdir. Türk destanlarından Oğuz Kağan Destanı'nda ok ve yay, sembolik anlamlarla yer almaktadır. Türk kültürünün geçmişinde okçuluk geniş bir alanda öneme sahip olmuştur. Orta Asya'da geçim kaynağı ve askerî tatbikat niteliği olan sürek avları, Türk atlı okçuluğunun gelişmesini sağlamış; Türkler bu becerilerini Orta Asya'dan Anadolu'ya taşımışlardır. Savaşçılık, avcılık, sporculuk gibi alanların dışında sosyal alanda da okçuluk önem teşkil etmiştir. Örneğin askeri bayramlarda, dinsel törenlerde çeşitli sportif okçuluk yarışmaları toplumsal hayatta yer almıştır. Avrasya coğrafyasında göçebe yaşayan Türklerin ok ve yay yapımında kullanılan özel malzeme ve teknikleri gizli bir şekilde usta-çırak yoluyla nesilden nesile aktarması, teknolojik fark sayesinde yerleşik halklara karşı Türklere üstünlük sağlamış ve silah üreticisiyle ailesine sosyal yaşamda seçkinlik kazandırmıştır.
Türkler at üzerinde ileri, geri ve yanlara ok atma konusunda uzmanlaşmışlardır. Anna Komnena bu konu hakkında şöyle demiştir: "Bir Türk kovalamaya geçmişse, düşmanını ok atarak haklar. Kendisi kovalanıyorsa, okları sayesinde üstün gelir. Fırlattığı ok uçarak ata veya atlıya saplanır. Ok çok güçlü bir elle gerilmişse, gövdeyi delip geçer. Türkler gerçekten çok usta okçulardır.”  Dr. Paul E. Klopsteg’in 1929 yılında yayımladığı “Türk Okçuluğu ve Bileşik Yay” adlı kitabında ve Ralph Payne-Gallwey’in “Orta Çağ ve Daha Sonraki Zamanların Türk ve Diğer Doğu Okları” adlı eserlerinde belirttikleri üzere Türklerin binlerce yıl önce gerçekleştirdikleri uzaklık rekorları uzun yıllar boyunca kırılamamıştır.
Arkeolojik araştırmalardan, yazılı ve sözlü kaynaklardan elde edilen veriler, okçuluk geleneğinin nesilden nesile aktarılan birikimlerini ve öğretilerini göstermiştir. Özellikle dönemin komşu halklarının yazılı kaynakları ve kültürel tarihin en erken kayıtları, bu birikim ve öğretilerin folklor formu içinde kullanıldığını göstermiştir. Bu verilere ek olarak sembollerle bağlantılı resimlerin olduğu bazı erken yazı sistemi formları da günümüze kadar ulaşmıştır

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder